Ülke yangın yeri. Ömrümüz, önümüze servis edilen gündemlerle geçip gidiyor. Kendi gündemimiz, önceliklerimiz lüks. Bir gün de şöyle sırtınızı yaslayıp, gülümseyerek okuyacağınız şeyler yazabilecek miyim bakalım. Gerçi ülkenin görmekte zorlandığınız iyi tarafları için başka medya mecralarına ara sıra bakın isterseniz. Paralel evrenler inşa ediyorlar. Masal da var, kışkırtma da çarpıtma da.
Tüm okurlarımızın bildiğini düşünsem de tarihe not düşmek adına yazmak istiyorum; Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonu, 17 Temmuz 2024 tarihinde “ötanazi” adı altında sokak hayvanlarının öldürülmesini ve sahipsiz köpeklerin belediyeler tarafından toplatılıp barınaklara kapatılmasını kapsayan 17 maddelik “Hayvanları Koruma Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”ni görüşmek üzere Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Kahramanmaraş Milletvekili Vahit Kirişçi’nin başkanlığında toplandı. Çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu (STK) temsilcisi, avukatlar, gazeteciler toplantı
salonuna alınmadı ve sabaha kadar süren toplantıda, kendi tekliflerini savunacak cümleleri olamadan, AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla kanun teklifinin ilk üç maddesi kabul edildi. Komisyon diğer maddeler için görüşmelere yarın devam edecek. Ve tek bir emirle popülasyonun tam olarak kaç olduğunu kendilerinin bile bilmediği yaklaşık 4 milyon sokak köpeği için ÖLDÜRME emrine el kaldırmaya devam edecekler.
Aylardır bunu anlamaya çalışıyorum. Neden? Bu sadece sokak hayvanlarının öldürülmesiyle ilgili olabilir mi diye soruyorum kendime. Tarih gösterecek elbette bu hangi bütünün bir parçası ama o sırada milyonlarca hayvan canından edilecek, yaşamımızın vazgeçilmez parçaları haline gelen hayvanları etrafımızda göremedikçe utancımız artacak, vicdanlarımız yerle yeksan olacak, yaşama sevincimiz azalacak, buna sebep olanlara öfkemiz büyüyecek…
Çok iyi biliyoruz ki eko sistem boşlukları hızla doldurur. Gözümüzün önünden, öldürerek kaybettiğiniz hayvanların yerine kısa sürede evcil olmayan başka türden canlılar geçecek. Dünya sadece insanlara, hatta sadece AKP-MHP’lilere ait olmadığından, örneğin aşılama sayılarını kuduz vakası olarak çarpıtan, kuduz hastalığı ve ölümle algı yönetimi yapanlar yıllar içinde belki de topluma veba gerçeğini hediye edecek. Biliyor musunuz; dünyada 1300 lü yıllarda yaklaşık 475 milyon olan nüfus 350-375 milyona veba hastalığı sebebiyle düştü. Veba farelerden insana bulaşan bir hastalık. Öldürmek için listeye alınan kediler, fare popülasyonunun artışına izin vermiyor. Yılanları da kontrol ediyor, böcekleri de. Kediler nereden çıktı şimdi, konu köpekler değil miydi diyeneler için; öldürme listesinde sadece köpekler yok, kedilerin de sahipsiz sokak hayvanı olduğunu hatırlatmak isterim.
Peki ya inanç? Ülke bütçesinden kallavi payı alan Diyanet’e göre ÖLDÜRMEK nasıl açıklanıyor? Çünkü ötenazi (bir kimseyi acı çekmemesi için öldürmek/uyutmak değil öldürmek!) için şöyle bir bilgi var; ‘‘İslam’a göre, insan Allah tarafından yaratılmıştır ve hayat ona Allah tarafından bahşedilmiştir. Bu sebeple insanın kendi canı üzerine karar verebilme hakkı yoktur, bu hak ancak Allah’ındır. Buradan hareketle İslam dininde hem intihar hem de ötanazi benzeri uygulamalar yasaktır, katil olarak görülür.’’ Sanırım dini inanışlar insan için ayrı, hayvan için ayrı düşünülemez. Bahsi geçen şey; CAN!
Milletvekilleri suskunlar. Peki bu işin sağı/solu yok diyen AKP ve MHP seçmenleri ne düşünüyorlar acaba? Ben söyleyeyim bu işin solu var. Çünkü HAYVANLARI ÖLDÜRMEYE sağ partili milletvekilleri el kaldırıp, onay veriyor. Onlara oy verenleri temsilen, yani sizin adınıza öldürmeye evet diyorlar. İşte haklar, özgürlükler olunca koşarak geldiğiniz yerin adı sol. Gerçi bizdeki ne kadar sol onu da tartışırım ama şimdi değil. Gene de hayvanların öldürülmesine karşı koymak için gelin buyurun, sonra koşarak geri dönersiniz. Hazır gelmişken; gazeteciler, siyasetçiler hala hapiste, vicdanlarınız tatilde mi? Kayyumlar Kürt seçmenin oylarının üstüne atanırken, ‘halkın iradesi nerede?’ diye bir an sordunuz mu? Peki depremde yardımlar oylara göre ulaştırıldığında ne düşündünüz? İşte bu soruları birlikte soramadığımız için bugün hiçbir siyasi görüşe ait olmayan hayvanları sağ siyaset ölüme mahkûm ediyor. Asla unutmayacağınız bir yere, mesela sağ cebinize koyun bu derdi. Solda kalp var, orası size uymaz.
Yangın yeri dedim ya işte yaban hayatı da yangınlarla telef oluyor. Onların sorumluluğu kimde? Adres aynı; yeterli yangın söndürme gücüne inatla ulaşmayanlarda. Her yaz aynı şeyleri konuşup, yaz bitince konuyu kapatıyoruz. 21 senedir, giderek artan oranda tüm imkanlar, üstelik güçler birliğiyle AKP’de. Söndürsenize! ‘Yanmayan ormanı da imara açan zihniyet, yangını niye söndürsün saf olma’ diyecekseniz, ben zaten size söylüyorum, gelinim belki anlar diye.
Kimse işini yapmasın, kimse hesap sormasın, hesap vermesin ama hayvanlar öldürülsün. İşini doğru yapmayanlar yüzünden ölenler listesine insanlardan sonra hayvanlar da eklensin. Sanki o hayvanlar şimdiye kadar çok rahat yaşatıldılar, kafalarına kürekle vurulmadı, zehirli etlerle öldürülmediler, tecavüze uğramadılar. Şimdi de kanunla, yasal hale getirilerek iğne yapılmak yoluyla öldürülsünler.
Başkalarının yaptıkları yüzünüzden utanç duymadığımız kaç konu kaldı? Yere batsın hesaplarınız, kanun teklifleriniz. Yazının başında bahsettiğim paralel dünya medyaları kanun teklifini manşetlerine şöyle taşımışlar; ‘‘Sokak hayvanları yasasında neler var? Vatandaş sokağa çıkmaya korkar hale gelmişti! Düzenleme için kritik adım atıldı: İşte detaylar..’’ görselde ise vahşice dişlerini gösteren, saldırıya hazır bir köpek var. Vergilerimizin kanalı TRT ise; ‘‘Başıboş köpeklere yönelik kanun teklifinin ilk 3 maddesi kabul edildi.’’ diyerek haberi adeta müjdeliyor, görsellerde ise çok umurlarındaymış gibi sefalet içindeki sokak köpeklerini kullanıyor. TRT aylardır ana haber bültenlerinde sokak köpeklerine yönelik kışkırtıcı yayınlar yapıyor. Seçim zamanı muhalefet partilerine tanımadıkları süreyi sokak köpekleri aleyhinde epey bonkör harcıyorlar. Cevap hakkı olmayan hayvanlar için o haberleri yapanlar, onları sunanlar; tarih sizi de not aldı, ben de.
Yarın kıyamet falan kopmaz ise en ufak bir utanç duymadan, kalan maddeleri onaylayacak AKP ve MHP milletvekilleri bir gün gelir insanlar için de benzer teklifler için ellerini kaldırabilirler. Çok korkutucu ama kurulacak tek bir cümleye bakar…
Not: 14 Temmuz 2024 tarihli yumurta dondurma ile ilgili yazım yakın çevremden çok olumlu dönüşler aldı. Dikkatli meslektaşlarımdan gelen uyarıyla konuyla ilgili yönetmelikte yorum hatası yaparak yıllardır uyguladığımız ve yazımda da geçen bir noktayı düzeltmek isterim. ‘‘(…) Düşük over rezervi olup henüz doğurmamış veya aile öyküsünde erken menopoz hikayesinin üç uzman tabipten oluşan sağlık kurulu raporu ile belgelendirilmesi durumunda (…)’’ bu maddeye göre evli ama ‘çocuk doğurmamış’ olması şartı ile evli kadın da yumurtasını dondurabiliyor. Ama okuduğunuz üzere gene otoritenin belirlediği sınırlar içinde; kadın çocuksuz olmalı, yumurtaları da bitiyor olmalı!